Bağışlarınız İçin Hesap Numaramız DOHAD - İs Bankası Gayrettepe Şubesi - 529030

NEDEN ZEMİN ETÜDLERİNDE JEOFİZİK OLMALI?
Prof.Dr.Uğur Kaynak
KOÜ Emekli Öğ.Üyesi, Anadolu Çevre Asamblesi II Başkanı

 

Bu zorunluluğun bir meslek şovenizminin ve bir pasta paylaşımının üzerinde artık yaşamsal bir nedeni var.
Bir araştırmanın bilimsel veriler ve yöntemler doğurabilmesi için sonuçlarının güvenilirliği birinci derecede önem taşır. Elde edilen sonucun bir Doğa Yasası, Fizik Yasası, Pozitif Bilim Yasası, vs. olabilmesi için sonsuz kez tekrarlansa da, bir kez bile yanlış sonuç verme olasılığının sıfır olması şartı aranılır. Bu şart ancak Yasa tanımlamasında geçerlidir. Örnek: SNELL Yasası, HOOK Yasası, SU BÜTÇESİ Yasası, MILLER Yasası... gibi. Bir tabiat yasasına dayandırılamamış hatasız sonuçların Prensip adını alabilmesi için fenomenin tanımlanmasında kullanılan operatörün, sıfır standard sapma ile tanımlanması gerekir. Örnek FERMAT Prensipi, HUYGENS Prensipi, DEBYE-WALLER Prensipi, HEISENBERG BELİRSİZLİK Prensipi... Doğruluğu ispatlanabilen varsayımlara Teori, Doğruluğu bilinen fakat ispatlanamayan fenomenlere, Postülat, Şart ya da Kural denilir. Örnek: DRICHLET Şartı, Random Distribution kuralı. vs...
Eğer doğal bir fenomen bir Tabiat Yasasına dayanıyorsa, onun doğruluğu tartışılmaz. Örneğin optik foton’un veya bir elektromagnetik dalganın transparan ya da opak bir arakesitteki davranış biçimini SNELL Yasası tanımlar. Kütlesel ortam içerisinde yayınan mekanik enerji için de aynı kanun geçerlidir. Kütlesel ortam ise katı, sıvı, gaz ve hatta plazmatik ortamları kapsar. Bu ortamlarda oluşan mekanik enerji transferine geniş anlamda Cisim Dalgaları adı verilir. Bu dalgalar davranış özelliklerine göre de adlandırılabilirler. Bunlardan yayınım doğrultusunda doğrusal polarizasyon yapan tipine, (Türkçe alfabe ile okunuşları ile)
P dalgası, Primer Dalga, Kompesyonel Dalga, Dilatasyonel Dalga, Lonjitüdinal Dalga ,
Yayınım doğrultusunda sirküler polarizasyon yapan tipine ise,
S Dalgası, Sekonder Dalga, Makaslama Dalgası, Kayma Dalgası, Şiring Dalgası, Transversal Dalga
Adları da verilir.
Ama belki de en önemli tanım, tipine bağımlı olmaksızın verilen SİSMİK IŞIN tanımlamasıdır. Zira bu mekanik enerji transferi, tıpkı optik ışın gibi tam olarak SNELL Yasasına uyar. O nedenle Işın olarak adlandırılmıştır.
Diğer taraftan bu sismik ışının bir arakesite geldiğinde uyduğu kurallar ise doğruluğu her etüdde yüzbinlerce kez ispatlanmış olan Von ZOEPPRITZ Bağıntılarına göre davranır. Bu bağıntıların güvenilirliği, relativistik etkileri içermediğinden dolayı Evrensel Gravitasyon Yasasından daha yüksektir.
 

SNELL Yasasına Uyan Işınlar.


Kırılan ışınlardaki farklılaşmanı nedeni, elastisite modülünün yoğunluktan daha hızlı değişmesidir.

Ayrıca bu sismik ışınlar HOOK Yasası diye bilinen Elastisite Teorisinin temelini teşkil eden bir başka yasaya da uygun olarak davranır.
Bu da yetmezmiş gibi yine bu sismik ışınlar temel elastik parametre olarak adlandırılan LAME Sabitlerinin kontrolunda sismik ışın için tanımlanan Genelleştirilmiş Dispersiyonsuz, Sönümsüz Dalga Denklemine uyarlar.

Elastik Modüller ise yukarıda adı geçen HOOK Yasasına, FERMAT Prensipine, HUGHENS Prensipine ve Genel Dalga Denklemine dayanılarak üretilmiş bağıntılardır. Bu bağıntıların üretilmelerinin nedeni ise matematiksel manupilasyon merakı olmayıp, iki parametre bilindiğinde, bilinmeyen üçüncü parametreye ulaşabilme zenginliğinden kaynaklanır.

Bu sismik ışınları kullanarak uygulanan Refraksiyon (Kırılmalı) Sismik yöntemi ise yurt dışında Mühendislik Sismolojisi adını alır. Gerçekten de hem P dalgası hızı, hem de S dalgası hızı, katman tavan ve taban eğimleri, katman kalınlıkları ve hatta ters ve düz çoklu vuruş yapıldığında jeofon altı derinliklerinden yararlanılarak arakesit ondülasyonları da inanılmaz bir güvenilirlikle, her katman için ayrı ayrı elde edilince, sığ derinliklerde yani her türlü mühendislik yapısının temelinde, bir proje mühendisinin daha bilinçli projeler üretebilmesine yardımcı olur. Fakat yöntemin katkıları bu kadarla da sınırlı kalmaz. Yöntemin, Deprem Güvenli Yapı tekniğinde vazgeçilemez! katkıları vardır. Bunlar bir ince hasapçı “Proje Müellifi” için vazgeçilemez değerlerdir. Zira Pro-bina ,Sta-4 gibi programların input’larında bu parametrelerden, birinde dört diğerinde beş adedine gereksinim vardır.

Artık çok geniş bir Mimar - İnşaat Mühendisi taraftarı bulan bir görüşe göre “Deprem Güvenli” yapının en basit tanımlaması,

1.Sert (Elastik) zemin üzerinde Düktil (Sünek) yapı
2.Yumuşak (Plastik) Zemin üzerinde Rijit (Sert) yapı

olarak yapılabilmektedir.

Ancak birinci derece deprem bölgelerinde

1.Bol yer altı suyu,
2.Yapı öz periyodu ile Zemin hakim periyodunun %90 dan fazla örtüşmesi,
3.Zemin sıvılaşması,
4.Yeterince kısa Rayleigh dalga boyu


varlığı durumunda ise yukarıdaki deprem güvenli yapı tanımının da pek önemi kalmaksızın, depremin büyüklüğüne bağlı olarak yıkım kaçınılmaz olmaktadır.

İşte bu yüzden

 

Sağlam Olsa da Devrilme Riskli Yapı



1.Vp hızı 1250 m / sn – 1350 m / sn arasında değer aldığında Vs hızı da 0.5 Vp den küçük değerler alıyorsa, temelde kesin olarak bol yer altı suyu bulunduğu gösterilerek özel önlemler alınmalıdır. Ancak özellikle üstü örtülü arsalarda bu yer altı suyu varlığının Jeofizikten başka yöntemlerle saptanması çok pahalı aramalar yapılmasını gerektirir. Örneğin bu duyarlılıkta bir dağılımı belirleyebilmek için bir dönümlük bir arsaya en azından beş adet yer altı suyu sondajı yapmak gerekir.

2.Yapılacak yapının taban alanı ve çatı saçağı yüksekliği belli ise güvenilir bir bağıntıdan, ya da deprem yönetmeliğindeki bir bağıntıdan hesaplanan Yapı Öz Periyodu ile, Sismikle bulunacak Zemin Hakim Periyodunun karşılaştırılması mümkün olur. Hatta parsel bazında yapılan çalışmadan Zemin Hakim Periyodu deyimi yerine Mutlak Zemin Periyodu deyimine uygun bir periyod bile ölçülebilir. Bu zemin periyodunu katman kalınlıklarının kontrolunda her katman için ayrı ayrı ölçmek mümkün olduğu gibi, hafredilen katmanların periyod katkısının yok sayıldığı, ince katmanların taban kaya tarafından omuzlanarak taban kayanın periyodunda zoruna titreşime tabi tutulduğu gibi ayrıntılı çözümler de üretilebilmektedir. Ancak bu zemin periyodunun Jeofizikten başka bir yöntemle bulunması olanaksızdır. Buna karşılık “SPT değerlerinden sismik hızlara oradan da Zemin Hakim Periyoduna gidilebilir” söylemi ise, aslı dururken vekilinin vekilini kullanmakla özdeştir. Kaldı ki bu söylem de “Sismiksiz olmaz” mesajını içerir.
 

Bazan jeofiziksiz yapılan yerleşime uygunluk projelerinde öngörülen maksimum kat adedi, ne yazık ki bu tür bir araştırmaya dayandırılmadığı için zemin hakim periyodu ile otomatikman çakışacak bir değerde olmaktadır. Yani örneğin altere kiltaşı gibi elastoplastik bir taban kaya üzerine maksimum üç kat yükseklik verilerek, (yapılar korunulacağı yerde) bilinmeden yıkıma zorlanmaktadır. Zira bu zeminde En çok üç kat yerine en az dört kat sınırlaması getirilmesi gerekmektedir. Türkiye’de jeofiziksiz olarak gerçekleştirilen Yerleşime Uygunluk Projelerinin, böylece “Halkımızın güvenliğini temin edelim” derken onların “yaşam hakları ile oynandığının” bilincine varılacağı günleri beklemekteyiz. Örneğin İstanbul’da Anadolu yakasında “kat yüksekliği üç kattan az olamaz” denilmesi gereken inanılmaz sayıda yerleşim birimi var. Buna karşılık Türkiye’mizde Afet İşlerinin Gn. Md.’lüğünün onayladığı hiç az katlı yapı tahdidi olduğu duyulmuş mudur? Ancak bir gün kurallar cesaretle irdelendiğinde bu sonuca da gidilebilir. Buna karşılık Jeofizikle üretilen “özel katman parametrelerinin haritalanması” sonucunda Körfez Beldesinde yıkım sınırı ile neredeyse adres bazında çakışma sağlayan bir “Yıkım sınırı öngörü haritası” elde edilmiştir. Böylece deprem riski altındaki bir beldede bu tür bir yerleşime uygunluk çalışması yapıldığında olası yıkım alanının sınırları büyük bir güvenilirlikle tesbit edileceğinden,
 

2.a.Yapı envanter çalışmaları daha dar alanlara odaklandırılacağından hız ve ekonomi sağlanacaktır.
 

2.b.Depremden önce yıkılması gerekli yapılar daha isabetli olarak ayıklanacak olası yıkım sınırı içinde kalmayan riskli yapılar güçlendirilerek kurtarılabilecektir. Buna karşılık olası yıkım sınırı içinde kalan olası ağır hasar beklenen yapıların da yıktırılarak risk alınmaması sağlanabilecektir.
 

2.c.Olası yıkım sınırı içinde kalan zeminin özellikle yer altı suyuna yönelik aşırı üretim gibi önlemlerle en ekonomik bir biçimde iyileştirilmesi söz konusu olacaktır.

3.Özellikle plastik zeminlerde Yüzeyde veya yüzeye yakın bir (LVL) Düşük Hız Katmanı’nın varlığında, Rayleigh Dalga boyunun yarısının yapı temelinin dalga doğrultusundaki açıklığına yaklaşması durumunda, kural gereği rijit bile olsa, (yani deprem güvenli inşa edilmiş bile olsa) camlarının bile kırılmadan yapının devrilmesi olasılığı vardır. Dolayısı ile uzak ve sığ bir deprem odağından çıkarak yüzeydeki bir düşük hız kanalında tuzaklanan yüzey dalgaları, yeryüzünde (ground roll) zemin yuvarlanması biçiminde ilerlediğinde, yarım dalga boyu olasılıkla yapıların rijit olarak devrilmelerine neden olabilecek bir uzunlukta olabilmektedir. Diğer taraftan sert formasyonun frekansının yüksek , genliğinin küçük olması dolayısı ile yatırma açısı ve dalga boyu çok küçük değerlerde gerçekleşeceğinden, sert formasyonlarda rijit devrilme riski yoktur. Bu durumda ilgili katman hakim periyodunun ve Rayleigh dalga hızının yardımı ile λ/2 mesafesinin Jeofizikten başka yöntemlerle bulunması olasılığı yoktur.

4.Utah State University Dept. of Civil and Enviromental Engineering bilim adamlarından Dr.James A.BAY, ekibi ve ekipmanları ile Afet İşleri Gn. Md. Deprem Araştırma Dairesi Jeofizikçilerinden Dr.Uğur KURAN tarafından Adapazarı’nda gerçekleştirilen, Prof.Dr.Uğur KAYNAK’ın da gözlemci olarak katıldığı bir excursion’da, bir Caterpillar D9 Buldozeri ile liquefaction geçirmiş kumlu zeminde üretilen yapay Rayleigh dalgası hız ölçümleri sonucunda , ABD’de benzeri sıvılaşma riski taşıyan zeminlerde elde edilen değere uyumlu olarak Rayleigh dalga kritik hız değeri 130 m/sec olarak bulunmuştur. Diğer bir değişle VR<130 m/sec olan kumlu zeminlerde sıvılaşma riski kesinlik kazanmaktadır. Ancak Sıvılaşmanın risk olmaktan çıkıp kesinlik kazandığı bu çok güvenilir kriter’in Jeofizikten başka yöntemlerle bulunması olasılığı yoktur.

Diğer taraftan Rippability (Sökülebilirlik) parametreleri de iş makineleri tip seçimi ve rantabl bir iş teklifi bakımından önemli olup sadece jeofizik yöntemlerle tesbit edilebilmektedir.

Kimi çevrelerce itiraz edilen yoğunluk vs. gibi parametreler kalibre edildiğinde literatüre uygun sonuçların alındığı görülecektir. Bu kalibrasyon uyarımız, uygun olmayan bir Jeofiziksel rapor geldiğinde Jf.M.Oda ve Şubeleri tarafından yapılmaktadır.

Buna ilaveten zemin büyütmesi, içsel sürtünme açısı, yatak katsayısı, etkin yer ivmesi gibi parametrelerde de son zamanlarda daha güvenilir sonuçlar alınmaktadır.

En çok tartışılan Poisson oranı ise Vp/Vs düzgünlemesi yapıldığında sorun olmaktan çıkmaktadır.


Şimdi verilecek örnek ise ne yazık ki çok çarpıcıdır. Aşağıda Amerika Birleşik Devletlerinde Sismik Yöntem uygulanmadan yapılmış yapıların depreme dayanıklılığını rehabilte eden program çerçevesinde yapılan Sismik Retrofit işlemleri ile ilgili firma, literatür, yazılım vs. taramasının sonucunda 35496 konu başlığına rastlanıldığı bildirilmektedir.
Bu yöntemler İtalya’da da benimsenmiş olup yeni özelleştirilen dev bir Devlet kuruluşu olan ENEL tarafından yıllardan beri özellikle barajlarda uygulanmaktadır. Japonya’da bu konuda yapılan çalışmalar ise çok disiplinli olarak sürdürülmektedir.

Internet’te arama sonucunda ABD’de ulunan 35496 adet Sismik Retrofit ‘ten ilk 10 adedi.
 

WEB RESULTS (i(Showing Results 1-10 of 35,496)

1. 

Sheedy Crane and rigging services, seismic retrofit & hauling. - Sheedy Crane offers complete Crane & rigging, heavy lift, relocation, erection and seismic retrofit services.
More results from: http://www.sheedycrane.com/

 

2. 

Bay Area Seismic Retrofit - We are earthquake, seismic retrofit contractors serving the San Fransicso Bay Area, providing information on seismic retrofit design plus earthquake safety and preparedness.
More results from: http://bayarearetrofit.com/

 

3. 

Seismic Retrofit of California Bridges - Seismic Retrofit of California Bridges...in California. Bridge seismic retrofit made great strides after...Introduction Bridge seismic retrofit in California began...problem really is. Does Seismic...
http://www.eqe.com/publications/revf95/cabridge.htm

 

4. 

House Bolting, Seismic Retrofit and Foundation Bolting by Stern's... - Affordable House Foundation Bolting, Residential, Commercial Seismic and Earthquake Retrofit for Greater Los Angeles Area.
http://www.foundationbolting.com/

 

5. 

Vincent Thomas Bridge - Seismic Retrofit - ...Vincent Thomas Bridge - Seismic Retrofit Seismic retrofit of suspension bridge...Associates is performing a seismic retrofit of the suspended...underestimated the seismic loads by a factor of ten....
http://www.wai.com/Transportation/Bridges-long/vincent.html

 

6. 

Coronado Bridge Seismic Retrofit Project - ...Coronado Bridge Seismic Retrofit Project January...bridge to resist seismic forces in the...1973, modern seismic bridge design...Coronado bridge was retrofitted in 1977. Results...December 1996 ...
More results from: http://www.dot.ca.gov/dist11/facts/coronado.htm

 

7. 

The Seismic Retrofit of Historic Buildings Keeping Preservation in... - The Seismic Retrofit of Historic Buildings Keeping Preservation in the Forefront seismic damage to historic buildings -- protecting against and repairing
http://www.oldhouseweb.net/stories/Detailed/10300.shtml

 

8. 

Architectural Design, Structural Design, Seismic Retrofit, and... - Collapse Mitigation from Myers, Houghton & Partners Myers, Houghton & Partners 4500 E. Pacific Coast Hwy, Ste 100 Long Beach, CA 90804 562-985-3200 © 2002 Creative Continuum
http://www.mhpse.com/

 

9. 

California Seismic Safety Commission - a short one or two line description of the document, which will be viewed in the search engine
More results from: http://www.seismic.ca.gov/

 

10. 

Golden Gate Bridge: Current Projects: Seismic Restoration - ...the much-needed seismic retrofit of the Golden...insufficient to complete seismic retrofit construction...first phase of seismic retrofit construction was...Golden Gate Bridge seismic retrofit is...
More results from: http://www.goldengatebridge.org/projects/seismicsummary.html

1936 yılından sonra Avrupa’da ve ABD’de özellikle kemer ve ağırlık tipi beton barajların ÇOĞUNUN, yapılan müfettişlik raporlarına göre, mükemmel malzeme, mükemmel proje, ve mükemmel işçilik’e karşılık bilinmeyen zemin yüzünden yıkılması üzerine, batı dünyası büyük bir telaşla zemin özelliklerini tesbit etmeye yönelik araştırmalara girişti. Avrupa’da ve ABD’de inanılmaz imar hareketlerinin başladığı bu günlerde bilinmeyen zemin gibi bir engel, zamanla bir zemin araştırması çılgınlığına dönüşüyor ve Kaya mekaniği, Zemin mekaniği, Deprem Şiddet Skalaları gibi her türlü araştırmaya büyük primler veriliyordu. Zemini tanıma adına bütün Üniversitelerde ve Yapı sektöründe kısa zamanda büyük ilerlemeler kaydedildi. Martez Sklerometresi, Einbeck Sarkacı, Franck Çekiçi, Çeşitli elekler, fırınlar, malzeme değirmenleri, bir sürü sertlik derecesi, zemin burguları, temel sondaj makineleri, zemin bulonlama sistemleri, zemin kazıkları, istinat duvarı tiplemeleri, heyelan araştırmaları... hızla uygulanmaktaydı. Bu sırada bir sürü sofistike matematiksel bağıntılar da türetilmekteydi. Bunların hiç biri Doğa Yasalarına göre çalışmıyordu. Tamamı ampirik bağıntılardı. Herkes yeni bir parametre keşfetmekte, yeni bir formül ileri sürmekte, yeni bir laboratuar aleti, yeni bir zemin iyileştirme makinesi piyasaya sürmekteydi. Öyle ki her batı ülkesinde başka bir sertlik derecesi kullanılıyor, her ülkede başka bir zımbalama, çizme, parça sıçratma, ezme veya aşındırma deneyi standard kabul ediliyordu. Zemin sınıflandırmaları ise bilimsel tanımlama sınırını aşan nitelikler taşımaya başlamıştı. Örneğin inşaat mühendisleri “Biz jeolojik terimlerden anlamayız. Bize kalfanın bile anlayacağı türden sınıflandırmalar yapın” diyor ve buna karşılık zemin türleri,

1.Çok çürük
2. Çürük
3.Az Çürük
4.Az Sağlam
5.Sağlam
6.Çok Sağlam

gibi tanımlanınca, Jeolojik terimlerden bunalmış olan İnşaat Mühendisleri tarafından “Harika! İşte böyle olmalı!” Gibi olumlu tepkiler alıyor ve bu soyut tanımlamalar günümüzde bile sürdürülebiliyordu.

Şahmerdanlarla, darbeli kovalarla, çakılarak, kesilerek alınan numuneler, doğal basınç, doğal sıcaklık, doğal nem, doğal formasyon suyu, doğal salinite, doğal pH ve hatta doğal radyoaktivite ortamlarından örselenerek alınıyor, laboratuarda nokta dayanım, üç eksenli dayanım gibi şok etkilerine tabi tutuluyordu. Halbuki hiçbir yapı, zemine nokta yükleme ile şok etkisi yapamaz. Bunun sakıncalı olduğunun en güzel örneği sağlam kayalarda açılan derin tünellerde ve maden galerilerinde meydana gelen kaya patlaması olayıdır. Zira tünel ve galeride, doğal saran basınç, galeri içine doğru tek taraflı olarak yok edilince, en sağlam kaya bile dayanamayıp yer yer patlamaktadır. Halbuki bu kadar yüksek saran basınç altında bu kayaların inanılmaz bir dayanım gücüne ulaştıkları bilinmektedir. Böyle bir kayadan örnek alıp laboratuarda zımbalarsanız bu ölçüm (in situ measuring) yerinde ölçüm olabilir mi?

Karşı fikir olarak “Jeofizikle ölçülen değerler mühendislik formatına uymamaktadır.” Denildiğinde bunun cevabı, “Evet boyut olmasa da birim bakımından ilk uygulamalarda uyumsuzluklar yaşanmıştır. Fakat bunlar basit bir katsayı ile kalibre edilmişler ve İnşaat Mühendislerinin kullandıkları birime ya da format’a sorunsuz olarak dönüştürülmüşlerdir. Ama kimi çevreler tarafından piyasada hâlâ 15 yıl önceki ilk uyumsuzlukların dedikodusu yapılmaktadır.

Özellikle Bu gün kullanılmakta olan Terzaghi bağıntıları, Zemin sınıflandırmaları, Spektrum katsayıları , Yapı Periyodu bağıntıları... gibi bir çok kavram eleştiriye ve polemiğe çok yatkın görünmektedirler. Bu polemik bu bağıntıların güvenilmez ve hatta bazılarının yanlış olduklarının birazcık matematik bilen Jeofizikçiler tarafından ispatlanıp kamu oyunun önüne götürüleceği boyutlara gelebilir. Biz jeofizikçiler sadece kendi işimizle uğraştığımız için bunu şimdiye kadar yapmadık.
 

Örneğin Deprem yönetmeliğimizde kat yüksekliğinin oransal fonksiyonu olarak verilen bina periyodu formüllerinin yeni bir yapı için doğru değer verdiğini düşünelim. Ancak bu işi iyi bilen betonarmeciler veya proje müelliflerinin de benimsediği bir “yumuşamış yapı” kavramı vardır. Bu kavram “Ekonomik ömrü boyunca pek çok hafif veya orta şiddetli deprem atlatan bir yapı (özellikle kendisinden daha güçlü iki yapı arasında bitişik nizamda kalan bir yapı), yumuşayacaktır; ya da daha teknik tabir ile periyodu büyüyecektir” diye açıklanır. O zaman bu kat adedine dayalı periyod formüllerine “Kaç deprem yaşamış veya yaşadığı depremlerin toplam momenti nedir?” gibi bir soruya cevap veren bir çarpan eklenmeden bu bağıntılara güvenilebilir mi?
 

Bilindiği gibi Yerbilimi; Jeoloji, Jeofizik ve Jeomorfoloji Bilim dallarını kapsar. Batıda bunların içerisine Meteoroloji de, Detonation jeolojisi de, hatta bazı ülkelerde Coğrafya da katılır. Biz yine de Yerbilimlerini Jeoloji + Jeofizik + Jeomorfoloji olarak kabul edelim. İyi bir Jeologun İyi bir Yerbilimci olması için Jeofizik bilmesi gerekmez. İyi bir Jeomorfolog’un iyi bir Yerbilimci olması için Jeofizik bilmesi gerekmez. Ancak İyi bir Jeofizikçi’nin iyi bir Yerbilimci olabilmesi için sanıldığından çok daha iyi Jeoloji ve biraz da Jeomorfoloji bilmesi gerekir.
 

Belki de biz jeofizikçiler diğer iki bilim dalını da bildiğimiz ve belki de gerçek anlamda Yer bilimciler olduğumuz için bu polemiği yapmadık. Biz jeofizikçiler beklenilenden çok daha iyi jeoloji bildiğimiz için olsa gerek, Jeoloji bilim dalını hep “Muhteşem Bir Bilim Dalı” olarak tanımlarız. Bilgi ile Tevazu birlikte yürür.
Zemin etüdlerinde Jeofiziğe gerek yok diyenlerin, Yerbiliminin üç üyesinden birini yok saymasını hayretle karşılıyor ve bunun bilim adına değil de pasta paylaşımı adına yapılmasının, bir deprem ülkesinde yaşamak zorunda olan halkımızın yaşam hakkı ile oynamakla eşdeğer olduğunu görüyor ve üzülüyoruz. Ne yazıktır ki yaklaşık olarak kırk yıldan beri, önce Maden Mühendislerinin, sonra Jeologların, en sonunda ise “ne gariptir ki” İnşaat Mühendislerinin özellikle zemin etüdleri konusunda koro halindeki “Bu Jeofizikçiler de nereden çıktı?” yakınmalarını, önceleri Meslek Şovenizmi olarak değerlendirmiştik. Sonradan gördük ki artık bu saldırılar, kendi öz çocuklarının can güvenliğini de hiçe sayarcasına çıkar birlikteliğine dayalı bir eylem boyutuna ulaşmıştır. Eylem diyorum çünkü bu eyleme ne yazıktır ki Yönetmelikler de alet edilmektedir. Bunun (bence) bir tek çıkış noktası vardır.

Afet İşleri Genel Müdürlüğü, şimdiye kadar çıkardığı bütün zemin etüdü ile ilgili yönetmeliklerini yok sayarak, altı maddelik basit ve açık bir yönetmelik çıkarmalı, kendini hiç değilse Doğu Marmara Depreminin vebalinden aklamalı ve Zemin etüdlerini şöyle tanımlamalıdır. Geoteknik, bir mühendislik uygulama dalı olduğu halde onu da bilim dalı sayıp,

1.Jeolojik, Jeofizik ve Geoteknik olmak üzere üç farklı bilim dalında Zemin etüdü vardır.
2.Birinci ve ikinci Deprem Şiddet bölgelerinde 1.de tanımlanan Zemin Etüdlerinden üçü aynı raporda yer alarak meslek odası üyesi bir Jeolog ve bir jeofizikçi tarafından imzalanır. (Örnek:Jeolojik-Jeofizik-Geoteknik Rapor)
3.Üçüncü ve dördüncü Deprem Şiddet Bölgelerinde 1.de tanımlanan Zemin Etüdlerinden herhangi ikisi aynı raporda yer alarak oda üyesi ya bir Jeolog ve/veya bir Jeofizikçi tarafından imzalanır. (Örnek:İki imzalı Jeolojik-Jeofizik Rapor, Tek imzalı Jeolojik-Geoteknik Rapor, Tek imzalı Jeofizik-Geoteknik-Rapor)
4.Beşinci Derece Deprem Şiddet bölgelerinde 1.de tanımlanan Zemin Etüdlerinden sadece biri raporda yer alarak oda üyesi ya bir Jeolog, ya bir Jeofizikçi tarafından imzalanır. (Örnek : Tek imzalı Jeolojik Rapor, Tek imzalı Jeofizik Rapor, Tek imzalı (İnşaat Mühendisi) Geoteknik Rapor.)
5.Önlemli alanlarda ise, Şiddet derecesine bakılmaksızın 1.de tanımlanan üç zemin etüdüne ilaveten rapora, analiz ve yorumları ile birlikte yeterli sayıda ve derinlikte karotlu temel sondajı ilave edilerek sondaj determinasyonu ve sondaj stampı, raportajla aynı veya ayrı bir jeolog tarafından hazırlanarak imzalanır. Bu durumda rapor üç imzalı veya dört imzalı olabilecektir.
6.İnşaat Mühendisliği formatında Zemin Taşıma Kapasitesi ve Zemin Emniyet Gerilmesi istenildiğinde bu parametreler ayrıca raporun muhatabı (İşverenin projesini yapan) İnşaat Mühendisi tarafından rapordan bağımsız olarak hesaplanır.

Ancak böyle bir yönetmelikle Ülkemiz, Deprem güvenli ve Hakyemez bir rapor zenginliğine ve en önemlisi can güvenliğine kavuşacaktır.

E-Posta: u.kaynak@superonline.com  - u.kaynak@lycos.com  - ugurkaynak@msn.com  - WEB: www.yapiworld.com
 

sismikhaber.org , Doğa Hareketleri Araştırma Derneği sitesidir. www.dohad.org
Gönüllü olmak ister misiniz?