Bağışlarınız İçin Hesap Numaramız DOHAD - İs Bankası Gayrettepe Şubesi - 529030

DEPREMDEN KORUNMAK.
Uğur Kaynak* 


    Türkiyede özellikle Doğu Marmara depreminden sonra birinci derece deprem bölgelerindeki belediyelerde imar planlarının revize edilmesi gündeme geldi. Revize imar planlarına esas teşkil etmek üzere yeniden veya ilk olarak “Yerleşime Uygunluk Projeleri” çalışmaları başlatıldı. O günlerde yayınlanan bir genelge ile bu belediyelerin yerleşime uygunluk projelerini en geç bir yıl içerisinde tamamlamaları istenildi. Bazı belediyeler bunu bir yıl içinde tamamladı. Bazıları tamamlayamadı. Bazıları ise hiç başlayamadılar. Hiç başlayamayanlar daha sonra konunun takipsizliği ve parasızlık dolayısı ile bu konuyu askıya aldılar. Bazıları ise gündemden tamamen çıkardılar. 
    Türkiyede yerleşime uygunluk projelerinde üç yöntem kombine edilerek uygulanır. Bunlar Jeoloji, Jeofizik ve Jeoteknik yöntemlerdir. Daha sonra Afet işleri genel müdürlüğü bu çalışmaları jeofizik olmadan da(!) kabul etmeye başladı. 
    Bu sırada Kaynak Mühendislik Ltd. tarafından İzmit ili, Körfez Belediyesi Yerleşime uygunluk Projesi üç yöntemin kombine edilmesi yoluyla zamanında tamamlanıp Afet İşleri Gn.Md.lüğüne ve Körfez Belediyesine teslim edildi. Çalışma bittikten bir yıl sonra bir rastlantı olarak Başbakanlık Deprem fotografları arşivinde Körfez Beldesinin havadan çekilmiş bir deprem sonrası fotografı elde edildiğinde, Yıkım alanı sınırının, Jeofizik yöntemlerle tesbit edilen sınırla tam olarak çakıştığı görüldü.

    Bu durumda şu mantıksal sonuca ulaşıldı:
    Eğer bu yerleşime uygunluk projesi depremden önce yapılmış olsaydı, tesbit edilen önlemli bölge içerisindeki yapıların kontrol edilmesi, envanterinin çıkarılması, tekviye edilmesi, önceden boşaltılarak yıktırılması veya hiç dokunulmaması gereken yapılar önceden tesbit edilecek ve can kayıpları çok büyük miktarda önlenmiş olacaktı. 
    Bundan sonra deprem olması olasılığı yüksek olan yerleşim bölgelerinde bu tür çalışmalar yapıldığında, büyük bir yaklaşıklıkla yıkım alanı sınırları tesbit edilebileceğinden, önceden her türlü önlemin alınması, bu dar alanlarda daha hızlı ve daha ucuz maliyetle ele alınabilecektir. 
    Bu konuda Türkiyede aletli dönemle deprem episantrlarının tesbit edildiği 1900 yılından beri oluşmuş Magnitüdü 6 dan büyük depremlerin oluştuğu bölgelerdeki sismik boşluklar daha da ön plana çıkmaktadır. Bu sismik boşlukların diğer deprem olmuş yörelerden daha fazla risk taşıdığı bilinmektedir. Diğer taraftan daha önce deprem olmuş yörelerde de deprem olmakta ve depremin sık sık tekrarladığı yerler de dikkati çekmektedir. En azından Sismik boşlukların potansiyel deprem bölgeleri olduğunu kabul ederek o bölgelere öncelik verilmesi daha akılcı bir davranış biçimi olacaktır. 

    Bir yerleşim bölgesinde olası bir büyük depremde meydana gelebilecek yıkım alanını tesbit edilmesi çok büyük avantajlar sağlamaktadır. Bu sayede yapı envanter çalışmaları çok çabuklaşmakta ve yıkım alanının içerisindeki yapıların hangilerinin takviye edileceği, hangilerine dokunulmaması gerektiği ya da hangilerinin yıktırılması gerektiği çok özel yöntemlerle tesbit edilebilmektedir. Bu işlem benzerlerine göre çok düşük bir masrafla uygulanabilir. Sedece Jeofiziksel olarak Rezistivite ve Sismik yöntemler uygulanmaktadır. Elde edilen Zemin hakim periyodu, Zemin emniyet gerilmesi, Düşey yatak katsayısı, Deprem büyütme katsayısı, Eğimli alanlar söz konusu ise içsel sürtünme açısı ve yer altı suyu satürasyon haritaları çıkarılıp özel olarak değerlendirmeye alındığında olası yıkım alanını sınırlarının neredeyse adres bazında önceden tesbit edilmesi söz konusu olmaktadır. Böyle bir uygulama Kocaeli ili Körfez İlçesinde ne yazık ki Doğu Marmara Depreminden sonra gerçekleştirilmiştir.
Verilen grafiklerde Deprem süresi ile ve fay yırtığı boyu ile depremin büyüklüğü arasındaki ilişkiyi veren grafik üzerinde lineer regresyon doğrusu çizilerek yaklaşık olarak değerler saptanmıştır. Buna göre kaç km boyundaki sismik boşluktan ne kadar büyüklükte deprem beklenilebileceği de öngörülmüş olur. 


Şekil-1. Deprem Büyüklüğü - Fay Boyu İlişkisi.

Şekil-2. Deprem Büyüklüğü - Deprem Süresi İlişkisi


Üstteki grafik değerlerini bir de tablo halinde sunalım:
Magnitüd  Fay boyu
----------   ------------
5.5                2 km
6.0                7 km
6.5               21 km
7.0               70 km
7.5             210 km 
8.0             680 km


    Yukarıda verilen değerler kesin olmayıp yaklaşık değerlerdir. Fay boyu aynı olsa da aynı büyüklükte deprem üretilmesi söz konusu değildir. Bu ilişkiyi fayın bulunduğu yerdeki kabuk kalınlığı, deprem odağının derinliği, fay kompartmanlarındaki yantaşın sürtünme katsayısı, yantaşın doğal sıcaklığı, fay düzlemindeki yeraltı suyu miktarı ve fay düzlemindeki milonitleşme miktarı... etkilemektedir. Bu yüzden tablodaki değerler yaklaşıktır.
    6 ve daha yukarı büyüklükte depremlerin dağılımından elde edilen sismik boşluklardan yararlanılarak tesbit edilen potansiyel deprem alanları önem sırasına göre,

Doğrusal Kırıklar.
1. Osmaniye - Maraş – Adıyaman
2. Pötürge – Sivrice – Palu
3. Burdur – Isparta
4. Bulanık – Ahlat- Edremit – Gürpınar (Van Gölü civarı)
5. Gemlik – İznik – Geyve
6. Orta Marmara
7. Çat – Erzurum – Pasinler
9. Vezirköprü – Havza – Ladik – Tosya
10. Reşadiye – Koyulhisar – Refahiye
11. Yeniçağa – Gerede – Eskipazar
18. Kars

Düşey Atımlı kırıklar:
8. Bigadiç – Soma – Bergama
12. Manisa
13. Kütahya
14. Afyon
15. Denizli
16. Muğla
17. Dalaman

Yaysı Kırıklar
a. Siirt
b. Adıyaman
c. Malatya
d. Ecemiş
e. Kayseri
f. Yozgat
g. Çankırı
h. Pülümür

    Olarak sıralanırlar. Bunlardan Van Gölü civarındaki sismik boşluk, ve Sivrice boşluğu, bu göllerin derin bağlantısı dolayısı ile sürtünme katsayısının en fazla düşürüldüğü yerlerdendir. Bunlar listede daha aşağılarda değerlendirilebilirler. Listedeki yerleşim birimlerinde bu çalışmada açıklanan benzer çalışmaların acilen yapılması gerekmektedir.
Bunlardan Düşey atımlı kırık bölgesinde oluşacak depremlerin M=< 6 olması yani magnitüdlerinin 6 dan küçük olması olasılığı vardır. Diğer Doğrusal ve yaysı kırık bölgelerinde beklenilen büyüklükler ise M=<8 yani magnitüdlerinin 8 den küçük olmaları beklenilmektedir.
Bu konuda alınacak önlemler için ekte sunulan tanıtıcı yazı, Körfez İlçesinde varılan sonucu irdelemektedir.

YIKIM SINIRLARININ ÖNGÖRÜLMESİ (Depreme Kafa Tutmak)
   
Konu, bir depremden önce yıkım alanının sınırlarının öngörülmesi. Böyle bir şey olabilir mi? Yapabilirsek ne anlama gelir? Cevabı Evet, anlamı ise yaşam kurtarmak, depreme kafa tutmak demektir.
Bu saptamanın yapıldığı yerleşim biriminde hangi yapıların güçlendirilmesi gerektiği, hangilerinin yıkılması gerektiği ya da hangilerine dokunulmaması gerektiği çok güvenilir bir biçimde tesbit edilebilecektir. Böyle bir argüman ise depreme hazırlanma adına büyük bir ekonomi ve zaman kazanımı demektir. Bu müdahale alanının tam olarak adını koyalım:

Olası Yıkım Alanı. Olası diyoruz ama sınırlarının tesbit duyarlığı gerçekten de olası denilmeyecek kadar yüksek. Bir olası yıkım alanının sınırını çizebilmemiz için elimizde nasıl bir araç var?
Cevap: Jeofizik.
Güvenilirlik nasıl kanıtlanacak?
Fotograf burada, rapor orada.


Şekil-3. Çalışma alanındaki kırmızı yıkım sınırı ile bu sınırı büyük bir yaklaşıklıkla takip eden yeşil “özel” kombine anomali konturunun çakışması.


    Elimizde bu yöntemi uygulayabileceğimiz, yıkıp geçen bir tek deprem vardı. Ancak ne yazık ki bu yıkıp geçen deprem sayesinde böyle “Yıkım Alanları” içeren bir beldede bu amaca yönelik ölçüler alabilirdik. Ölçüler alındı ve hiç beklemediğimiz bir şekilde bazı parametrelerin sonuçlarını gösteren harita, bu beldedeki bütün yıkım alanları ile inanılmaz bir yaklaşıklıkla çakıştı. İşte o beldenin yıkım alanlarından birinin fotografı ve çok iyi hatırladığım kadarı ile bulduğumuz yıkım göstergesi parametresinin yıkım alanı ile çakışması. (Şekil-3. Başbakanlık internet sitesi Deprem fotografları arşivi. Slide No:39)
    Bu beldemizde Revize İmar Planına Esas Yerleşime Uygunluk Projesi uygulanmakta idi. Bu uygulama sırasında ada bazında ayrıntılı jeolojik çalışmalar, yüzlerce sismik travers, yüzden fazla rezistivite düşey elektrik sondajı, 1600 m mekanik sondaj, analizler, özel haritalar kesitler vs. çıkarıldı. Yapılan kombine jeofiziksel uygulamalar sonucunda 1 / 5000 ölçekli olmak üzere aşağıda sıralanan elastik ve petrofizik parametrelerin ilk üç katmana ait ayrı ayrı haritaları çıkarıldı. Bu haritaların eşik değeri aşan konturları değerlendirmeye alındı. Daha sonra bunlar birbirleri ile nedensel ilişkilerine göre ikili üçlü ve ilişki aranmaksızın tümül olarak korelasyona tabi tutuldu. Aralarında +1’e yakın korelasyon gösterenler tekrar değerlendirmeye alındı. Ve bunlardan bir kümenin Beldedeki muhtelif yıkım sınırları ile güvenilir bir yaklaşıklıkla çakıştığı gözlendi. Konturların çoğu kesiminde sokak bazında değil yapı bazında rezolüsyona ulaşıldı. Şekil-3’de bu çakışmanın yeniden canlandırılmış hali verilmiştir. Elde edilen parametreler,

1.Maksimum Taşıma Kapasitesi İkinci Katman Anomali Haritası
2.Dinamik Zemin Emniyet Gerilmesi İkinci Katman Anomali Haritası
3.Zemin Hakim Periyodu İkinci Katman Anomali Haritası
4.Düşey Yatak Katsayısı İkinci Katman Anomali Haritası
5.Zemin Büyütmesi İkinci Katman Anomali Haritası
6.İçsel Sürtünme Açısı İkinci Katman Anomali Haritası
7.Rezistivite İkinci Katman Anomali Haritası

    Özellikle ikinci katman parametrelerinin değerlendirmeye alınmalarının nedeni genellikle yapı temel derinliklerinin bu katman içerisinde kalmasından kaynaklanmıştı.
    Şimdi, İstanbul’un bütün beldelerinde, ya da bana göre Türkiye’mizdeki en yüksek magnitüdlü deprem riski taşıyan çizgiselliklerde, böyle kapsamlı jeofiziksel çalışmaların yapıldığını ve “Maksimum Yıkım Riski Taşıyan Alanların” saptandığını varsayın. Böylece bir beldede ya da bir kentin tamamında, risk alanı içerisinde kalan hangi yapıların güçlendirilmesi gerektiği, bunlardan hangilerinin risk alanı içerisinde olmakla birlikte depreme dayanıklı olduklarını, hangilerinin ise umarsız olup yıkılmaları gerektiği, katalog çalışma alanı optimal biçimde daraltılmış olacağından, daha hızlı ve daha ekonomik olarak bulunmuş olur. 
    Bu yukarıdakiler insana, “Bakın çaresiz değilmişiz!” dedirtecek yöntemler olarak görünmekte. Fakat çareler bu kadarla da kalmıyor. Eğer İstanbulda çok miktarda bulunan tarihi bir yapı söz konusu olduğunda ve bu tarihi yapıya mühahale etmenin mümkün olmadığı durumlarda yapılacak başka işlemler de vardır. Yukarıda sözü edilen Maksimum Yıkım Riski Alanı’nın, örneğin İstanbul Avrupa yakası plastik tabanlı yerleşim birimleri için, Yapıya müdahale edilemediğinde zemine müdahale edilerek,

Çakıl Kanallı Drenaj (Periyod Küçültücü)
Kum Kanallı Drenaj (Periyod Küçültücü)
Jet Grouting (Taşıma Gücü Artırıcı)
Sürtünmeli Fore Kazık (Taşıma gücü artırıcı ve Moment Kolu Takviyesi)
Yer Altı Beton Perdesi (Söndürücü)
Özel zeminlerde Yer yuvarlanması (Ground Roll) önleyici Strafor Hendekler. (Söndürücü)

gibi işlemlerle, yapılara müdahale etmeden önce zemini iyileştirme işlemleri de yapılabilmelidir.
İşin içerisinde, Jeolojik Harita, Temel Sondajı ve Laboratuar analizleri gibi pahalı işlemler olmadığından dolayı, uygulanan Jeofiziksel yöntemler, sanılandan çok daha düşük maliyetli olacaktır. Zemin iyileştirme işlemlerinin de özellikle sofistike olmayan yöntemlerden seçilmiş olduğunu söylemek gerekir.
Tuzlanın TEM’e yakın kısımlarında Körfez beldesi ile aynı etkenlere sahip 1 km eninde , “Orhanlıdan Samandraya kadar” yaklaşık 20 km boyunda, bol yer altı suyu olan bir koridor vardır. Geçen gün orada da yaklaşık 15 ölü verdiğimizi daha yeni öğrendim.

---------------------
Prof.Dr. , Ko.Ü. Emekli Öğr. Üyesi, Anadolu Çevre Asamblesi Başkanı.

sismikhaber.org , Doğa Hareketleri Araştırma Derneği sitesidir. www.dohad.org
Gönüllü olmak ister misiniz?