Bağışlarınız İçin Hesap Numaramız DOHAD - İs Bankası Gayrettepe Şubesi - 529030

AMATÖR SİSMOLOGLAR (Yâni Sizler İçin) PRATİK DEPREM BİLGİLERİ.

Prof.Dr.Uğur KAYNAK

Anadolu Çevre Asamblesi Başkanı

26.05.2003

1.Mayıs.2003 Bingöl Depreminden sonra, beklenilen ve tekrar gündeme oturan Orta Marmara (İstanbul) Depremi ile ilgili açıklamalar yapma gereği duyuyorum. Bu açıklamalar şekil destekli ve soru cevap biçeminde olsun istedim.

 

SORU-1.Orta Marmara Fayının boyu ne kadar? (Temcit Pilavı)

YANIT-1.Özellikle Doğu Marmara Depreminden sonra dayanılmaz bir gerilim altında kalan fayın boyu, Gebze açıklarından Ahırkapıya kadar yaklaşık 55 km. Ahırkapıdan Tekirdağ’da karaya çıkıncaya kadar yaklaşık 120 km. Ancak karaya çıktıktan sonra da fay devam ediyor. Mürefte ve Şarköy’ün kuzeyinden geçip Saros körfezinin güney sahilini sürüp, Gökçeada açıklarında Ege Denizinin ince tabanında sönümleniyor. Yani tam doğrultusunda Yunanistanda şu fayla eşleşiyor denilemiyor. Dolayısı ile batıda da yaklaşık 150 km. boyunda ve 90 yıldır çalışmamış bir fay var. 1912 Mürefte-Şarköy depreminin kırığı, Marmara denizinin tabanında Yeni Çiftlikten de doğuya kadar yırtılmış. Öyleyse yukarıda tanıtılan 120 km lik kısımdan en azından 30-40 km eksilmiş kabul edersek beklenilen Orta Marmara Depremi daha az büyüklükte olur diye ümit edemez miyiz? Kesinlikle söylenemez ama ümit etmemeliyiz. Orta Marmara Fayı çalıştığında naturası gereği doğrusal kısımdaki bütün gerilimi boşaltacaktır. Yâni 120 km’lik kısımın tamamını yırtacaktır. Belki zayıf bir olasılıkla çalışmaya imkan bulamayacak olan kısım Gebze-Ahırkapı arasındaki Güneydoğu-Kuzeybatı doğrultulu bağlantı kolu olabilir. Zayıf bir olasılık diye nitelememin nedeni ise bu iki fay arasındaki 120°lik eklem açısının zaten Orta Marmara Depremi için kilit görevi yapması ve ancak o kilit kırıldığında her iki kolun birlikte çalışması, mekanik kural gereği “ön şart” olduğu içindir.  Şimdi neden temcit pilavı gibi önümüze gelen bu “fayın boyu kaç km. sorusu” ile söze başladığımı açıklayayım:

ŞEKİL-1.DEPREM BİTİŞME SEÇENEKLERİ

 

Kuzey Anadolu Fay Zonu, İrandaki uzantısı hariç Ülkemizde yaklaşık 1500 km uzunlukta. Bazan düzenli sırada, bazan düzensiz biçimde bunun en az 60 km ila en çok 350 km lik kısımları yırtılarak deprem üretlilir. Bu depremlerden yan yana olanlar ise, hiç bir zaman “eski depremin yırtılma sınırı şurada bitmişti, ben de tam bitimden yırtmaya başlayayım” demez. O yüzden Gölcük fayı Hendek’i geçtiği halde, oradaki diğer koldan Düzce depremi de bu hizayı geçecek şekilde, üstelik iki koldan çalıştı. Bu da yetmezmiş gibi araya Akyazı, Sapanca ve Gölyaka sismik boşluk depremleri girdi. Böylece bağlantılar 2.5 yıl sonra uc uca getirilmiş oldu. Diğer tarafta ise Hersek daykının ötelemesi yüzünden Karamürsel’de boşluk kaldı. Açıkçası yanyana çalışan fay parçaları birbirinin içine geçebildikleri gibi araları da açık kalabilir, tam uc uca da gelebilirler. Şekil-3 ‘te verilen Bingöl Depremi de bu konuya çok aşırı bir örnektir. Bu yüzden Mürefte-Şarköy depremi Marmaranın içine yürüdüğü ve Orta Marmara Fayının boyunu kısalttığı için bizi rahatlatamaz. 1999 Doğu Marmara ve Düzce depremleri Orta Marmaradaki Fayı kıramadılarsa bunun tek nedeni 120°lik boğaz önü kilitidir. Kaldı ki Mürefte-Şarköy depreminin üzerinden 90 yıl geçmiştir. İstanbuldaki tarihsel depremlerin, büyüklüğü bilinemez ama şiddeti MSK-X olanlarına baktığınızda, çoğunun arasında 30-40 yıl olduğunu, hatta sadece 12 yıl aralık olduğunu da görürüsünüz. İstanbulda en büyük MSK-X deprem boşluğu 358 yıl sürmüş ama o süre içinde ondan fazla yıkım yapan MSK-8 , MSK-7, MSK-6 deprem olmuştur. Orta büyüklüklü depremler için hiç bir zaman uzun süre dinlenme, ya da biriktirme  söz konusu olmamıştır. Şimdi Mürefte – Şarköy arasındaki Ganos fayı, sanki daha iki yüz yıl süre ile çalışmayacakmış gibi senaryolar yapmak doğru olur mu? Daha da önemlisi, Ganos fayı da Orta Marmara Fayının tetiklemesi sonucunda birkaç saniye sonra çalışmaya başlayamaz mı?

Marmara Denizinin Batimetrik Haritası. Bu haritada İstanbul Fayının Orta Marmara Fayına bağlandığı noktanın nasıl 20 km öteleme yaptığı, Orta Marmara Fayının Gonos Fayına bağlantı noktasının nasıl 20 km öteleme yaptığı, Güney Marmara ve dolayısı ile Ege Bölgesinin son sekiz milyon yılda kaç derece saat yönünün aksine dönüş yaptığı, Eski Tsunami odakları, Potansiyel Tsunami odakları, Fay düzleminin ne kadar düşeyden saptığı... gibi ayrıntılar görülmektedir. Bu ötelemeleri www.yapiworld.com ‘da yayınlanan “Marmaranın Tabanında Neler Oluyor?-II” başlıklı çalışmamada 2002 yılı başlarında sismotektonik yöntem ile tork dahil, hesaplayıp 20 km olarak çıkarmıştım. (Ben dememişmiydim kuruntusu! )

(“Kırmızı çizgiler U.Kaynak.” Bu Harita, Seyir ve Hidrografi Dairesi Başkanlığının Nazik İzinleri ile Temin edildi. Teşekkürler. Bu Harita Tübitak MAM’ın titiz çalışmaları ile üretildi. Teşekkürler.)   

 

ŞEKİL-2.

SORU-2.Orta Marmara Depreminin Büyüklüğü Ne Kadar Olabilir?

Şekil-3. Deprem Büyüklüğü - Fay Boyu İlişkisi.

Şekil-4. Deprem Büyüklüğü - Deprem Süresi İlişkisi.

NOT:Her iki grafikteki Standard Sapma doğruları, Lineer Regresyon Hesabı Yapılarak Çizildi. U.K.

 

Eğer Şekil-3.te verilen grafikten yararlanarak fay boyu hesaplasaydım, 55 km’lik Gebze-K.Çekmece arasını yaklaşık 6.9 Richter, 120 km’lik K.çekmece- Tekirdağ arasını 7.2 Richter , 150 km’lik Tekirdağ – Gökçeada arasını 7.3, 175 km’lik Gebze – tekirdağ arası çalıştığında yine 7.3 Richter, 230 km’lik Gebze – Gökçeada arası çalıştığında ise 7.6 Richter olarak bulurdum.

Örneğin bileşenlerinden ikisi karada diğer ikisi denizde oluşan ve 45 saniye süren Doğu Marmara Depreminin büyüklüğünü bu kez Şekil-4.te verilen toplam sarsıntı süresi grafiğinden okuyalım. Gördüğünüz gibi 45 saniye tam 7.4 Richter’e denk gelmektedir.

Kandilli bu değeri haklı olarak önce daha ince kabuk kalınlığını göz önüne alarak daha düşük magnitiüdlü hesaplamıştı. Sonradan uzak istasyonların acele yaptıkları “Duration Time” hesaplamalarına katılmak durumunda kaldı. Kamu oyuna o sırada bizim yaptığımız hesaplama başka diye açıklama yapsanız da kimse sizi dinlemez. Amerika daha doğru hesap yaptı der.

Şimde ben de hesaplama yaparken kolayına kaçıp yukarıdaki nefis grafikleri kullanabilirdim. Ama öyle yapmadım. Kullansaydım yanlış olurdu. Bir sürü parametreyi hesaplara katarak beklenilen depremin olası fay düzlemindeki toplam saran basınç miktarını ve fay düzleminin sıcaklığı ile değişen sürtünme katsayısının kontrolunda hangi derinlik şeridinde ne miktarda enerji açığa çıkması gerektiğini, 8 km kalınlıklı peridotit kabuk için, tabanına 700°C sıcaklık vererek hesapladım. Karasal kabuktan daha ince olduğu için daha düşük değerde, fakat karasal kabuktan daha büyük yoğunluklu olduğu için ise daha yüksek değerde sonuç elde etme hatasını da düzgünledikten sonra aşağıda verdiğim büyüklüklere ulaştım. Bu olası büyüklükleri ise hemen 2000 yılının başlarında yani ufukta gemi falan yokken hesaplamış ve Eminönü Belediyesine verilen Çemberlitaş İş Hanı Raporumda bu sonuçları da rapora dahil etmiştim.

Benim böyle bazı hesaplarımı raporlarıma dahil etmek gibi kötü bir huyum var. Örneğin Doğu Marmara depreminden üç yıl kadar önce de Kocaeli İli, Tavşancıl Beldesi Belediyesine verdiğim bir raporda yapılaşma için kat yüksekliği , temel tipi, Hakim periyod ...falan verdikten sonra, “kısa sürede beldenin 3.5 km uzaklığında oluşacak 7.5 Richter büyüklüklü depreme hazır olmanız için bu değerlere uyulması önerilir.” diye yazmıştım. Hayret! Belediye Başkanı raporu ciddiye almış.

İstanbuldaki TV kanallarının çoğunda yaklaşık yirmi kez elinde benim rapor, program yaptı. Bakın Başkan neler dedi:

 

“Biz Bilime saygılıyız. Hocamızın dediklerini aynen uyguladık. Babamın bile beş katlı evini dört kata indirdim. İnşaat yapanlara, rapora uyacaksınız diye direttim. İmar müdiresi hanım da beni destekledi. Buna rağmen ikinci dönem hiç beklemediğim halde yine beni seçtiler. Ve yine aynı prensiplerle hareket ettim. Sonuçta o kara gün geldi ve 3.5 km uzaklıkta 7.5 değil ama 7.4 Richter deprem oldu.

Depremden üç gün sonra Kocaeli Kriz merkezinden beni aradılar. Aramızda geçen telefon konuşmasını hiç değiştirmeden aktarıyorum:

-Alo Başkanım geçmiş olsun.

-Sağol. Size de.

-Başkanım yukarıya bildireceğiz. Kaç ölünüz var?

-Ölü yok!

-Kaç yaralı var?

Yaralı yok!

-Kaç bina çöktü?

-Bir adet terkedilmiş harabe yapı çöktü!

-Kaç ağır hasar var?

-Ağır hasar yok!

-Kaç orta hasar var?

-Orta hasar yok.

-Başkanım orası Tavşancıl mı? Yoksa Kütahya Tavşanlı mı?

-Hayır doğru işittin. Burası Kocaeli Tavşancıl.

...

Deyince, o sırada kriz merkezinde bulunan Sayın Fatih Altaylı,

-Ver şu telefonu bana. Başkanım ben Fatih Altaylı. Neler oluyor orada? Hemen Görüşmeye geliyorum.

Diyor...

 

Ve başkanın Televizyon turları böyle başlıyor.

Ben ise bu televizyon programlarından birine katıldıktan sonra diğerlerine katılmadım. Zira bazı gazetelerde ve televizyon programlarında bazı ünlü deprem hocalarına hakaretlere varan tepkiler gelmeye başlamıştı...

 

 YANIT-2. Bu sorunun yanıtının sağlıklı olabilmesi için Marmara Denizinin tabanında en azından 4-5 km derinlikli karotlu sondajlar yapmak gerekir. Şimdiye kadar yapılan sondajlardan hiç biri bu derinliklere inmediği gibi deniz tabanında yapılan çalışmalar da hep sığda sediman numunesi almaktan öteye geçmedi. Öyleyse tek çaremiz var. Marmara Denizinin oluşum modelini bilimsel verilere göre kurmak. Bunun için Levha Tetoniği kuralları ve Sismotektonik veriler önem kazanır. Bu modeli kurduğumda fayın boyu, fayın derinliği, fayın çevresindeki kayaçların cinsi ve dolayısı ile yoğunluğu, fayın hangi derinlikten sonra yumuşamaya başlayan kayaçları kestiği, maksimum saran basınç miktarı, sürtünme katsayısı... gibi verilere ulaşmış olmaktaydım. Buna göre Gebze - Tekirdağ arası çalıştığında yaklaşık Büyüklük 6.9 Richter, Gebze - Gökçeada arası çalıştığında yaklaşık 7.6 Richter büyüklük söz konusudur. Burada beklenmeyecek kadar kalınlıktaki Ganos kilidinin etkisi ile büyüklükte 7.5 yerine 7.6 gibi yüksek sonuç elde edilmiştir. Yukarıda sözünün ettiğimiz Gebze - Ahırkapı arası kilitli kaldığında ise yaklaşık Büyüklük 6.9 dan 6.7 Richter’e gerilerken, kilit kırılması sırasında Büyükçekmece Gölü Doğu yakası fayı, ya da “Ergene çöküntüsü” – “Çatalca, Saray, Vize” ek yeri , Küçük Çekmece Gölü Doğu Yakası parazit çöküntü depremleri de depreme eşlik ederse, bu durumda tekrar yaklaşık 0.1 Richter büyüklük artışı olarak magnitüd 6.9 dan 7.0 Richter’e yükselebilir. Eğer magnitüdler fay boyuna göre hesaplanırsa “Tuzla-Tekirdağ arası yaklaşık 7.3 Richter gibi olması gerekirken neden benim bu yaptığım hesaplarda 6.9 Richter gibi daha düşük magnitüdlere ulaşılmaktadır” diye sorulursa yanıt, “Marmara tabanındaki kabuk kalınlığının 8 km, buna karşılık kabuk yoğunluğunun ise 3.2 Ton/m3 olarak alınmasından kaynaklandı” diye verilir. Ayrıca Şekil-3 ve Şekil-4’te verilen fay boyu hesaplamalarının deniz tabanı kabuğuna göre değil karasal kabuğa göre yapılmış olduğunu önemle belirtirim. Marmara denizi sahillerinde yapılan kabuk kalınlığı ölçümlerinin verdiği sonuç 20-25 km gibi olsa da, kabul edilen Levha Tektoniği modeline göre Marmara denizinin tabanı yarım kalmış bir riftleşme ürünü olup en çok 10 km kalınlıktadır. Yerküredeki diğer çek-ayır çöküntüsü (pull-apart depresyonu)  topografik kalıpları neredeyse birbirinin aynı olup Marmara denizinin yaklaşık 1/100 ila 1/500 hacmında oluşmuşlardır. Haritayı açıp bakarsanız bunlara örnek olarak Adapazarı Sapanca, Elazığ Hazar, Filistin Lut gölleri bu çek-ayır ezik zonu formuna örnek olarak verilebilirler. Baykal, Balkaş, Tanganyika ve Niyassa gölleri ise rift çukurluğu gölleridir. Verilen örnekler hep birbirine benzemekte olup Marmara denizine hiç mi hiç benzememektedirler. Biçimsel olarak da Marmara Denizi, bir çek-ayır çöküntüsü için bin kez büyük bir şablona sahiptir. Öyleyse Marmara denizine, açılmış fakat tam kapanamamış abyssal çukurluk gözü ile baktığınızda, tabanı da 8 km kalınlıklı okyanusal kabuk olmak zorundadır. Böyle olunca da bu kez yoğunluk çok yüksek değerlere erişmekte fakat yine de magnitüdler beklentilerin altına düşmektedir.   

 

SORU-3. Orta Marmara Depremi Ne zaman Olacak?

 

YANIT-3. Bilinemez. Ancak bir takım sağlam veriler varsa tahmin edilebilir. Ya da en iyisi bir takım hesaplar yapılabilir. Bu hesapları sadece Marmara Denizine özgü olarak yapmıştım. O zaman kurguladığım modelde Ana fay sahile, şimdi yayınlanan ile  aynı uzaklıktan geçiyordu. Çünkü episantrlar o zaman da tam orada bir çigisellik oluşturuyorlardı. Yapılan deniz altı çalışmaları ile sadece şimdi kuzey uçurumun oradan değil de, daha kuzeyden başladığını görmüş olduk. Yani benim öngörülerime göre fayın yeri değil de çukurun geometrisi değişti. İki farklı yöntemle deprem tarihine ulaşmaya çalıştım. Bunlardan birisi Orta Marmara öncü deprem kümelenme biçemi (formatı) idi. “Anlamlı öncü depremlerden en erken beş yıl sonra deprem olabildiğine göre ve (hat başı, hat sonu, kilit noktası gibi) anlamlı depremler de 2002 de başladığına göre, beklenilen deprem en erken 2007 yılında olabilir” sonucuna varmıştım. Bir diğer hesap yöntemi ise Kuzey Anadolu Fay Zonunun en kuzey kolunda var olan 120° lik kiliti kırmak için maksimum atım miktarının yaklaşık 5 m olması gerekliliği idi. Buradan yapılan hesap ise, en azından 25 cm daha atıma gerek olduğundan, en erken 2010 yılını göstermekteydi. Böylece mantıksal olarak en erken deprem tarihini 2007 ile 2010 arasında beklemek gerekir diye bir sonuca varmış, ve bunu internette www.yapiworld.com ‘da büyüklükleri ile birlikte 2002 yılının başlarında yayınlamıştım. Bir bilim adamının böyle bir şey yapması için çıldırmış olması gerekir. Elimdeki verilerin sağlamlığı, vardığım sonuçların uyumu, halkımızın beklentisi ve en önemlisi yapılacak olan depreme hazırlık çalışmalarına hiç değilse bir ivme kazandırması olgularına karşı daha fazla dayanamadım. O günden bu güne bu kadar trilyonlar harcanılarak deniz altı taramaları yapıldı. Bir sürü  yenilikler keşfedildi. Çok çok ilerleme oldu da... benim için pek bir şey değişmedi. Zira o günlerde Sayın Cumhurbaşkanımıza, Sayın Başbakanımıza, Sayın Bayındırlık ve İskân Bakanlığımıza...ve diğer ilgililere bu verileri ve daha bir çok ayrıntıları içeren birer rapor sunmuştum.

 

ŞEKİL-5. NEREDEYSE YARI YARIYA SÜRPRİZ ÖRTÜŞME.

 

Soru-4. Bingöl Depremi Bekleniliyor mu idi?

Yanıt-4. Evet. Bunu depremden önce www.sismikaktivite.org ’da (Depremden Korunmak başlıklı çalışmamda depremden 1.5 ay önce) anons etmiştim. Biraz daha güney batıda bekliyordum da, on km iç içe geçerek biraz kuzey doğuda oluştu. Hem böyle bir felaketi yazmaktan, hem de “Ben dememişmiydim”  görüntüsü vermekten nefret ediyorum. Ama ne yazık ki bizim medyada deprem etiği falan hak getire. Böyle yazarsan “Bak bu hoca daha kuvvetli hoca” diye okuyucu artımına gidiyorsun, bilinçlendirme görevini yapabiliyorsun ya da böyle sivri şeyler yazmazsan “Yok canım. Bu hocada iş yok” dedikleri için bu kez vardığın sonuçları kamu oyu ile paylaşamıyorsun. 

Türkiyenin altında neler olduğunu en iyi Türk yerbilimcileri bilir. Amerika’dan, Kanada’dan Çin’den Türkiye için ahkâm kesen yerbilimcilerin dayanakları, gerilim analizleri, El Nino zamanları (Yerkürenin özellikle orta enlemlerde yaklaşık 60 cm kadar şişmanladığı zamanlar), ve Yeniay zamanlarının Ekliptik Düzlem üzerinde gerçekleştiği tarihler olmaktadır. Bunların dışında, bunlardan daha güvenilir olanlar ise ülke bazında istatistiksel veriler ve Sismik boşluk öncelikleridir.

Türkiyemizde şu anda bilinen sismik boşluklar arasında ilk sırada Bahçe - Sürgü, ikinci sırada Palu – Sivrice - Pötürge gelmektedir. Bu sıralama devam eder gider. sismikaktivite.org’a bakarsanız sıralamanın tamamını görebilirsiniz. İkinci sıradaki deprem öne çıktı ve öngörülen yırtılma ise, 10 km kadar iç içe geçerek oluştu. Yani 1971 “Kovancılar – Bingöl – Kayıt – Göynük” depreminin içerisindeki segmentin yarısı, 1 Mayıs 2003 te “Kovancılar  - Bingöl – Kayıt” arasında tekrar çalıştı. Görüldüğü gibi Asıl gerilim Kovancılar – Sivrice - Pötürge arasında olduğu halde buradaki Ferrokrom - Kovancılar Baraj gölü, Hazar Gölü, Karakayadaki Fırat Nehri üçlüsünün sürtünmeyi azaltıcı etkisi ve yıllardan beri süren mikro deprem fırtınası yüzünden bu boşluğun tam gerilime ulaşması geciktirilmektedir. Üstelik Hazar gölünün sodalı suları da Fay düzleminden yukarıya doğru çıkmakta ve burada fayı en azından 40 km boyunca yıkamakta ve sürtünmesini azaltmaktadır.

 

SORU-5.Marmarada Tsunami Riski Var mı?

 

YANIT-5. Tübitak MAM’ın yaptığı nefis çalışmaların sonucunda, artık  elimizde Marmara denizinin çok duyarlı bir izobat haritası var. Buna deneyimli bir gözle baktığınızda Marmara denizinde oluşacak bir depremin tetikleyebileceği uçurum heyelanlarının oluşturabileceği çok sayıda potansiyel Tsunami kaynağı olduğunu görürsünüz. Ancak oluşabilecek normal Tsunami dalgaları en çok 6 m yüksekliğe erişebilmektedirler. Çok ender olarak, iki milyar tondan daha fazla heyelan kütleleri bir kerede koparsa,  daha yüksek dalgaları üretilebilir. Bu olasılık en çok İzmit körfezi, İstanbul Boğazı güney girişi ve Büyük çekmece Körfezi için geçerlidir.

 

SORU-6. Depreme Dayanıklı Yapı Nedir?

 

YANIT-6. Betonarme yapılar için, en son verilere göre, BÜYÜK bir depremde, frekans örtüşmesi ve sığ yeraltı suyu olmamak koşulu ile,

Çürük  veya  yumuşak  zemin üzerinde  sert yapı depreme dayanıklıdır.

Kayalık veya çok sert zemin üzerinde esnek yapı depreme dayanıklıdır.

Ancak, son dört büyük depremde, Yüzlerce hasarlı yapıda ve çöküntüde yaptığım gözlemler ve ayrıntılı çalışmalar sonucunda, inançlarda değişiklik yapacak kadar önemli bir kaç saptamamdan söz edeceğim:

 

Çürük zemin üzerindeki sert yapı, kayalık zemin üzerindeki esnek yapıdan daha az hasar görmektedir!!!  Bu bir.!!!

 

Bir de tersini düşünelim:

Çürük zemin üzerinde esnek yapı depreme dayanıksızdır.

Kayalık zemin üzerinde sert yapı depreme dayanıksızdır.

Burada ise her ikisi de ağır hasar görür ya da çöker gibi bir sonuca varamıyorsunuz. Çünkü çürük zemin üzerindeki esnek yapı çoğunlukla ya ağır hasar görür ya da  yıkılabilirken, kayalık zemin üzerindeki sert yapı çoğu kez hiç hasar görmeden şiddetli bir depremi atlatabiliyor, ama çok kötü bir olasılıkla belli bir yere kadar hiç hasar görmeden dayanırken, çok şiddetli bir depremde birden beton patlaması ile donatı demirleri açıkta kalıyor ve yapı kendi düşeyine çöküyor. Bu türden göçüklerde genellikle rüzgar estikçe günlerce göçükten toz yükselir. Bu tür göçüklerde kat kirişleri merdiven görüntüsü vermezler. Helikopterden çekim yapıldığında bu yapıların sadece yere yapışmış çatıları görülür. Yukarıdaki şiddetli ve çok şiddetli tanımlamalarını “episantrdan uzaklık” olarak da alabilirsiniz.

 

Yâni Kayalık zeminde “halk arasında sağlam zemin üzerinde sağlam yapı” denilen türde yapılarda, depremin merkezine yaklaştıkça beton patlaması, risk olmaktan çıkıp kesinleşmektedir.!!!  Bu iki!!!

 

Büyük bir depremde eğer yüzeye yakın yeraltı suyu varsa ve zemin hakim periyodu ile yapı öz periyodu da örtüşüyorsa, hiç affetmeden(!) yıkımlar oluşmakta ve,

 

Frekans Örtüşmesinde ve Sığ Yeraltı Suyunun varlığında depreme dayanıklı yapılar bile çökebilmektedir!!! Bu üç!!!

 

Genellikle kayalık bir zemini olan Anadolu yakasında, Gebze Şekerpınar tabanındaki Sancaktepe granitlerinin salbantından yükselen yeraltı suyunun büyük bir bölümü yeryüzüne ulaşamadan Orhanlı – Aydınlı – TEM oto yolunun uzun mesafede altı - Samandra – Ömerli doğrultusunda bir “yeraltı derecikleri sistemi” biçiminde boşaltılmaktadır. Bu boşaltımın kireçtaşları içerisindeki yapısı, birbirine paralel dik ve derin yarıklar şeklindedir. Bu yapı adeta 20-30 m derinlikli, 100 – 120 m genişlikli, yaklaşık 30.000 m uzunluklu bir ezik zon davranışı sergilemektedir. Yani sonuçta kayalık zeminde bu koridor boyunca sığ yeraltı suyunun varlığı söz konusudur. Sonuç:

Bu kayalık zemindeki sulu koridor üzerinde, Doğu Marmara Depreminde 15 ölü verdik! Sığ yeraltı suyu kayalık yani sağlam zeminde de can aldı!

Biraz da betonarme olmayan yapıların depreme dayanıklı olmalarının koşullarını tartışalım. Ayrıca, depreme dayanıklı yapı olarak, frekans örtüşmesi ve sığ yeraltı suyu olmaması koşulu ile,

1.En çok dört katlı olmak üzere beton hatıllı, küçük pencereli, kapı ve pencere üstü lentolu, hafif çatılı, balkonsuz, kareye yakın temelli, 2 harman tuğlalı, kilitli örgü duvara sahip, kaliteli sıvanmış “yığma tuğla” yapılar,

2.Yukarıdaki paragraf niteliklerine ilaveten, en çok iki katlı, köşe taşı ve bağlama taşı içeren “yığma taş” örgü yapılar,

3.Bir yukarıdaki paragraf niteliklerine ilaveten bir anaç iki kuzu ile örülen iyi sıvanmış en çok iki katlı kerpiç yapılar,

4.En çok iki katlı hımış yapılar,

5.Taş örgü temelli, en çok üç katlı bağdadi yapılar,

6.Plastik zemin ya da çürük zemin üzerindeki en çok 6 katlı prefabrik pano duvarlı yapılar, (Sert zeminde uygun değil.)

7.Daha yüksek katlılarda kamçılama çok arttığı için, plastik zemin üzerindeki en çok 23 (yirmiüç) katlı tünel kalıp (kabuk) yapılar, (Sert zeminde uygun değil.)

8.En çok iki katlı prefabrik ahşap yapılar,

9.En çok iki katlı kütük evler,

10.Pervazlarının “Moment Kolu” ve kullanılacak demirin “Akma Gerilmesi” iyi hesaplanmış ve bu hesaba göre seçilen malzeme ile yapılmış, 20 kattan daha yüksek olduğunda ise harmonik mod analizleri yapılmış olan çelik(?) konstrüksiyon yapılar,

deprem güvenli sayırlar.

Şu satıra kadar sunulan verilere göre bir oylama yapılırsa, kim kazanır? Sert Zeminler mi , halk dili ile Çürük Zeminler mi?  Ben Adana depreminden beri, elimde fotograf makinesi,  “Yok canım, olamaz, ben yanılıyorum herhalde, üç değil beş değil, yüzlerce yapıda da mı aynı şey?” diye dişlerimi gıcırdatarak yıkıntıları dolandıktan sonra, oyumu ÇÜRÜK ZEMİNE veriyorum!!!  Yeter ki yapının altındaki zeminin ne olduğu bilinsin ve yapı ona göre projelendirilsin...

NOT: Net olarak tarihini hatırlamıyorum. 2002 yılının sonlarıydı. Kahraman Türk Jeofizikçisi olarak ben, dayak yemeyi de göze alarak, İstanbul Üniversitesi Mühendislik Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölümü Öğretim üyelerinden bir centilmenin nazik davetleri üzerine, Bölüm Başkanı ve Öğretim üyeleri de dahil olmak üzere 3.üncü ve 4.üncü sınıf öğrencilerine “tam olarak Sismik Retrofit konusunda yâni deprem güvenli yapı rehabilitasyon teknikleri konusunda” bir seminer vermiştim. Büyük bir ilgi ile dinlemişlerdi. Çok güzel sorular gelmişti ama hiç bir itiraz gelmemişti. Ben de bunu şimdi sizlere, “İnşaat Mühendislerimiz de bu görüşlerime katılıyorlar” diye aktarırsam haksızlık mı etmiş olurum?

SORU-6. Üç beş saniye önce gazı ve elektriği kesmeden öte, üç beş gün önce deprem ihbarı yapılabilir mi?

YANIT-6.Genelde hayır. Bazan Olabilir. Özellikle eski Komünist Çinde, polis devletinin zorlaması ile üç adet başarılı örnek var. Ama Marmaraya gelince iş değişiyor. Marmara denizinin depremle ilişkili olarak çok özel davranış biçimleri var. Bunlardan yararlanarak sadece Orta Marmara Depremine Özgü yöntemlerle depremi en azından sekiz on saat önceden kestirmek mümkün olabilir diyorum:

Bu işlem için tasarladığım üç ayrı yöntem ön proje aşamasındadır. Önemle belirtmeliyim ki bu yöntemler başka bir denize ya da iç denize uygulanamayabilir. Bunlar Marmaraya özgüdür.

Bu üç yöntemin de proje bazında tasarımı ve imalat tartışmaları bu konularda çok deneyimli elektronik mühendisleri ile dayanışmalı olarak sürdürülmektedir. Proje yapılabilir hale geldiğinde sadece bir ya da birkaç sponsor bularak kurulum aşamasına geçilmesi, Anadolu Çevre Asamblesi olarak düşünülmektedir. Bu konuda Seyir ve Hidrografi Dairesi Başkanlığı personeli de olayı destekler, hatta işletmenin çalışmasını ve bakımını sürdürebilir bir tutum sergilemişlerdir. Sağolsunlar.

sismikhaber.org , Doğa Hareketleri Araştırma Derneği sitesidir. www.dohad.org
Gönüllü olmak ister misiniz?